Geleceğimiz bağışıklığımızsa, güçlendirelim!


İçinden geçtiğimiz süreç, salgın hastalıkların bulaşma riskiyle mücadelenin yanısıra kişisel tedbirleri de hayati hale getirdi.

Bunlardan en önemlisi de yüksek bir bağışıklığa sahip olmak. Her geçen gün dünya, yeni bir mikrop, virüs, enfeksiyonla tanışıyor ve bizlere de bağışıklığımızı kuvvetli tutmaktan başka bir çare kalmıyor.

Aslında bağışıklık, hastalıklara karşı koruma kalkanı görevi gören hatta kötü hücreleri kendi hücrelerimizden ayırt ederek onları yok edebilme becerisine sahip vücuda ait bir silah. Genetikten fiziğe, aldığımız gıdalardan strese kadar birçok nedenle bağlantılı olarak herkeste eşit derecede seyretmiyor. Kimi zaman doğuştan geliyor, kimi zaman da süreçle şekilleniyor.

Bağışıklığımızı kuvvetlendirecek birçok yol var. Ancak en doğru yöntemler hep doğanın kendisinden geliyor. Yani dışardan takviye olarak bize önerilen tüm vitaminler, destekler tükettiğimiz besinlerde zaten bulunuyor. Burada sadece gıdaların kendisi değil, üretim şekli, ne şekilde işlendiği de en az besinin sahip olduğu vitamin/protein kadar önemli. Çünkü besinin içeriğindeki faydalı elementler, ürünün yetiştirme ve üretim aşamalarında kullanılan tekniklere bağlı olarak tamamen yok olabiliyor. Tercihlerimizi yaparken biraz da besinin nasıl yetiştirildiği, ne şekilde üretildiği gibi daha geniş bir perspektiften bakmak önemli.

Zeytin & Zeytinyağı
İçerdiği vitamin, mineral ve yağ asitleri sayesinde bağışıklık güçlendirmede en etkili besinlerden biri. Yüksek demir sebebiyle bağışıklık sistemindeki zararlı bakterilerle savaşan hücreleri 3 kat güçlendiriyor. Aynı şekilde çalışmalar da zeytinyağının antibakteriyel, antiviral ve antimikrobiyal etkilere sahip enfeksiyon ve enfeksiyon hastalıkları için faydalı olduğunu gösteriyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus, pestisit kullanılmayan yani doğal ve organik olarak yetiştirilen ağaçlardan toplanan zeytinin, herhangi bir ısıl işlem uygulanmadan zeytinyağına dönüştürülmesi. Çünkü endüstriyel üretimde zeytinden çıkarılan yağ miktarını artırmak için ısıl işlem uygulanabiliyor bu da zeytinin sahip olduğu en kıymetli değerleri öldürüyor. Tercihlerimizi bu sebeple doğal yollarla, yani salamura şeklinde üretilen zeytin ve zeytinyağından yana yapmakta fayda var.

Tahin & Pekmez
Vücut direncinin artırılmasını sağlayan önemli besinlerden ikisi tahin ve pekmez. Tahinde A vitamini, B vitaminleri (B1,B2,B3,B5,B6,B9 ve B12) ile kalsiyum, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum, sodyum ve bağışıklık sistemi için mutlaka önerilen çinko bulunuyor. Ayrıca Omega-3 ve omega-6 kaynağı olarak da son derece zengin. Pekmez ise üzümden gelen antisionin, antioksidan ve demir açısından çok değerli bir besin. Antisionin ve antioksidan açısından zengin, bu nedenle astım ve bronşite iyi geliyor. Bir diğer görevi de demir eksikliğini gidermek. Demir azalmasında hücreler oksijenlenemediği için hücre içerisinde biriken serbest zararlı maddeler temizlenemiyor. Bu da vücudun bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve enfeksiyonlara zemin oluşturuyor. Bu hastalıklara yakalanmamak için uzmanlar pekmezi özellikle demir emilimini artırması adına içine birkaç damla limon sıkılarak tüketilmesini öneriyor. Pekmez seçiminde de antisionin ve antioksidan değeri yüksek kırmızı üzümlerden üretilenleri tercih etmek gerekiyor. Bu noktada da özellikle şaraplık üzümlerin hem genetik olarak hem de yetiştirme tekniklerinde kullanılan seyreltme gibi yöntemlerle daha yüksek konsantrasyonda antisionin ve antioksidan içerdiği biliniyor. Pekmez üretiminde ise hazırlanma yönteminde sabit ısıda üretilmesinin önemi büyük, üzümün şeker oranı yüksek olduğu için yanması ve kanserojen hale dönüşmemesi en önemli kriterlerden.

Domates
Domatesin içinde bulunan likopen, beta karotenden iki kat güçlü antioksidan içeriyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede önemli bir rol oynuyor. İlginç olan domatesin pişirilmeyle birlikte likopen oranının artması. Bu nedenle domates sos içeren yemekler ve salça gibi ürünler bağışıklık açısından çiğ domatese göre daha yararlı. Domates ve salça seçiminde de yine pestisit(tarım ilacı) kullanılmayan bahçelerde doğal/organik olarak yetiştirilen domatesleri ve besin değerini kaybetmeyeceği sabit ısıda pastorize edilmesi, katkısız biçimde üretilerek koruyucu içermeyen salçaları tercih etmek önemli.